18 Mart 2018 Pazar

Bir yazar bir kitap: Murathan Mungan- Çador

"Aradıkların ya ölmüştür , ya kaybolmuş... Bulsan bile, onların senin bıraktığın insanlar olmadığını göreceksin. En kötü yabancı çeşidi, bir zamanlar tanıdıklarının arasından çıkar."

"Geçmişe ilişkin hatırladıkları kötü şeyler değildi ama, nedense geçmiş içini acıtıyordu. Hatıraların insanın içini acıttığı yaşlara gelmiş olmalıydı: Bir yaştan sonra hatıralar, iyi ya da kötü olmalarından bağımsız olarak, sahiplerine acı veriyorlardı.
Sahi, o yaşlara bu kadar erken gelmiş olabilir miydi?"

"Baba ile oğul birlikte gülmeye başladılar. Kelimelere dökemese de kalbinin bir yerinde biliyordu: Dünyada çok az şey, birlikte aynı şeye gülen baba ile oğulun kahkahalarının aydınlığındaki mutluluğun yerini tutar."

"Bazı insanların hayatında bazı ölümler geri dönülmez değişikliklere yol açar; bir daha hiçbir şeyin eskisi gibi olamayacağı değişikliklere... Herkesin hayatında da böyle olduğu sanılır. Hayır, herkesin hayatında böyle olmaz. Bazıları hayatlarından eksilenlerin yasını tuttuktan sonra, geriye dönüp kaldıkları yerden aynen sürdürürler hayatlarını. Daha kalpsiz olduklarından değil , yalnızca böyle olduklarındandır bu. Kimileriyse yas tutmayı bilmez. Ya hiç yas tutmazlar, ya da bütün ömürlerini tuttuklarını yasa çevirirler; bu sefer de geriye hayat kalmaz."

"Çünkü insanın kelimelerini emanet edebileceği bir yüzün var senin," dedi. Kendi uğultusunda kör olmamış bakışların , hala taze bakıyor dünyaya, içinin çıplağını yankılarken bakışları kör olmuş yüzlerce insan var sokaklarda hayaletler gibi dolaşan. Birbirlerinin yüzlerinde kaybolmuşlar. Birinin yüzünden diğerinin yalnızlığına geçiliyor. Bazı insanlar bir kelime darbesiyle ölürler. Şimdilerde ise değil ölmek, kimseye tek bir mana bile söylemiyor kelimeler"

Satırlara sinen bir Murathan Mungan bilgeliği. Muhteşem bir novella, bir çöl sarısında geçen arayış öyküsü.



11 Mart 2018 Pazar

Zamanı donduran melodiler: The Boxer Rebellion

The Boxer Rebellion 

Vikipedik bir tanımla; Londra merkezli, 2001’de kurulan Indie topluluk. Klasik tanımların, cümlelerin ötesinde ise, benim için cümlelerin yetmeyeceği güzellikte, gitarlarından hayata dair her duygunun şelale olup aktığı , “iyi ki müzik yapıyorlar” dedirten adamlar.

2005’te Exits ile başlayan müzikal yolculukları Union (2009), The Cold Still (2011), Promises (2013), Ocean by Ocean (2016) ile devam etmişti.

Ve grup, bu ay yayınlayacakları yeni albümleri Ghost Alive’den Here I Am isimli parçalarını yayınladı. Albüm ise 23 Martta dinleyici ile buluşacak.

İki gündür aralıksız şekilde dinlediğim Here I Am ise bu satırları yazmaya itti beni.
The Cold Still’in atmosferine yakın çizgide, yine aynı The Boxer Rebellion güzelliğinde büyüleyici bir şarkı ile geri dönmüşler. Bir süredir ayrı kaldığın fakat hiç değişmeyen samimiyetiyle bir dost gibi.

Bir yerlerde müzik dediğimiz bir şey var ise, The Boxer Rebellion o güzelliği oluşturan gruplardan biri.

İyi ki varsın The Boxer Rebellion.
Dinleyin, dinletin. İyi gelecek.


5 Mart 2018 Pazartesi

90. Akademi Ödülleri

Ve bir ödül sezonu daha geride kaldı. 90. Akademi Ödüllerinde ödüller tahmin edilen isimlere gitse de En iyi Film ödülünde beklenti Three Bilboards Outside, Ebbing Missouri yönündeydi fakat yönetmen dalından sonra The Shape of Water, en iyi film ödülünü de kazanarak gecenin galibi oldu.


Ödüllerin tam listesi:
En İyi Film: The Shape of Water
En İyi Yönetmen: Guillermo Del Toro (The Shape of Water)
En İyi Erkek Oyuncu: Gary Oldman (Darkest Hour)
En İyi Kadın Oyuncu: Frances McDormand (Three Bilboards Outside Ebbing, Missouri)
En İyi Yardımcı Erkek Oyuncu: Sam Rockwell (Three Bilboards Outside Ebbing, Missouri)
En İyi Yardımcı Kadın Oyuncu: Allison Janney (I, Tonya)
En İyi Özgün Senaryo: Get Out
En İyi Uyarlama Senaryo: Call Me by Your Name
En İyi Görüntü Yönetmeni: Roger Deakins (Blade Runner 2049)
En İyi Kurgu: Dunkirk
En İyi Özgün Müzik: Alexandre Desplat (The Shape of Water)
En İyi Özgün Şarkı: Remember Me (Coco)
En İyi Ses Kurgusu: Dunkirk
En İyi Ses Miksajı: Dunkirk
En İyi Prodüksiyon Tasarımı: The Shape of Water
En İyi Kostüm Tasarımı: Phantom Thread
En İyi Görsel Efekt: Blade Runner 2049
En İyi Saç ve Makyaj: Darkest Hour
Yabancı Dilde En İyi Film: A Fantastic Woman
En İyi Animasyon: Coco
En İyi Belgesel: Icarus

2019'da görüşmek üzere.

4 Mart 2018 Pazar

Oscar goes to.... 90. Akademi Ödülleri

Ödül sezonunun en tatlı, nihai gecesi. Daha adaylar bile açıklanmadan başlayan tartışmalar, havada uçuşan tahminler, “Oscar kim ki ya, ölçüt mü o?” deyip yine de gözünü tartışmalardan alamamalar, aday filmlerin tek tek irdelenişi, çeşit çeşit yazılar, podcast’lar.

Elbette tüm gece sabaha dek süren uykusuz bir maraton. Sabaha karşı da şiş gözlerle, sonuçtan mutlu veya mutsuz şekilde ayrılmak, takip eden hafta içinde sonuçları tartışmak ve bir sonraki seneye kadar beklemek üzere rafa kaldırmak.

Oscar, tam bir şenlik sinemaseverler için. Bir nevi bayram.

Şovuyla, adaylarıyla, ikon isimleriyle tüm gece heyecanla ayakta tutan yılın sinema gecesi.

Akademi ödülleri bu gece, yani pazarı pazartesiye bağlayan gece 90. kez klişe tabirle “sahiplerini bulacak” (Şu bayan Oscar jargonuna da yeni bir çözüm üretmek lazım ya neyse)

Bu gece ne olursa olsun, geçen seneden daha ekstrem, tuhaf bir gece olmayacağı kesin. Ne olmuştu geçen sene? Sinemaseverlerin unutmaları mümkün değil zaten. Tarihi bir geceye (daha doğrusu rezalete) tanık olmuştuk Faye Dunaway ve Warren Beatty’in yanlış anonsu sayesinde.

Bütün bir La La Land ekibi sahnede maskara olmuştu. Üstelik ekip sahneye çıkıp ödülü alıp sevinirken, teşekkür konuşmasını bile yaparken bu rezalet ciddi bir süre düzeltilmemişti. Düzeltildiğinde de zaten çok geç olmuş, Oscar tarihinin en büyük rezaletine imza atılmıştı.

Bu konuda ise Faye Dunaway’in pişkinliği  (O konuda kendisine ben de kırgınım) , Beatty bir şeylerin ters olduğunu sezmesine rağmen, resmen dürtükleyerek “hadi artık açıkla “ gibisinden hareketiyle Beatty’i hataya zorlaması ve rezillik yaşandıktan sonra da tüm topu Beatty’e atması unutulacak cinsten değil.

Her neyse, sevabıyla günahıyla bu gecenin üstünden bir yıl geçti. Peki şaka gibi olan ne? Bu ikilinin bu gece tekrar “En iyi film” ödülünü takdim edecek olmaları. Tahmin etmek zor değil zaten, geçen yıla göndermeler, bayat şakalar sahnedeyken havada uçuşacaktır.
Umarım bu son derece yaratıcı(!) şakayı yapmaktan vazgeçerler.

Gelelim bu yıla. Genel olarak tatmin edici bir ödül sezonu değildi kendi adıma söylemek gerekirse. İnsan, vasat dediği yılları bile özlüyor bu senenin adaylarına bakınca. İyi filmler çıkmadı mı? Var elbette. Zaten alırlarsa onların ödülleriyle teselli bulacağım bir gece olacak.

Fakat tüm bu vasatlığın aksine oyuncu kategorilerinde alması muhtemel isimleri düşünmek heyecan verici. Yıllardır içimizde ukde kalan Gary Oldman’ı gecenin sonunda elinde Oscar’ı ile görmek ve Frances McDormand’in ikinci Oscar’ını alması gibi güzel ihtimaller var.

Kategorilere göz attığımızda fazla sürprize açık bir kategori yok gibi. Ana dalların çoğunda favori isimlerin almasına kesin gözüyle bakılıyor.
Bence yabancı dilde en iyi film dalı, ana kategorilere göre daha nitelikli ve çekişmeli. İbreler Zvyagintsev'in Loveless'ından yana olsa da Altın Palmiyeli The Square ve çok sevdiğim Macar Sinemasından On Body and Soul da Loveless'i zorlayacak filmler.

Gelelim Kim alır/Kim almalı kısmına. Belirttiğim gibi ana kategorilerde sürpriz pek görünmediği için benim de tahminlerim çoğunlukla aynı yönde. İşte benim kim alır/kim almalı listem:

En iyi film:
Kim alır: Three Bilboards Outside, Ebbing Missouri
Kim almalı: Three Bilboards Outside, Ebbing Missouri

En iyi yönetmen:
Kim alır: Guillermo Del Toro (Shape of Water)
Kim almalı: Christopher Nolan (Dunkirk)

En iyi erkek oyuncu:
Kim alır: Gary Oldman (Darkest Hour)
Kim almalı: Gary Oldman (Darkest Hour)

Gary Oldman'ı Darkest Hour'da gördüğüm an, şu performansı gördükten sonra, ''kim başka bir adayı favori olarak gösterebilir ki?'' diye düşündüm. Film, zaten tamamen Oldman'ın sırtında ilerliyor ve Oldman da filmin kendisine bıraktığı alanı sonuna kadar değerlendiriyor.

En iyi kadın oyuncu:
Kim alır: Frances McDormand (Three Bilboards Outside, Ebbing Missouri)
Kim almalı: Frances McDormand (Three Bilboards Outside, Ebbing Missouri)

Ekstra bahsetmeye bile gerek yok aslında. Frances McDormand ikinci Oscar'ına sadece birkaç saat uzaklıkta. Sonuna kadar hak ettiği bir ödül.

En iyi yardımcı erkek oyuncu:
Kim alır: Sam Rockwell (Three Bilboards Outside, Ebbing Missouri)
Kim almalı: Sam Rockwell (Three Bilboards Outside, Ebbing Missouri)

En iyi yardımcı kadın oyuncu:
Kim alır: Allison Janney (I, Tonya)
Kim almalı: Allison Janney (I, Tonya)

En iyi animasyon:
Kim alır: Coco
Kim almalı: Loving Vincent

Loving Vincent, son yıllarda izlediğim en incelikli, en farklı animasyon. Sadece animasyon değil, bir yapım olarak bakıldığında bile göz kamaştırıcı. Anlamsız şekilde Coco'nun arkasında kalmasına üzülüyorum. Bir sürpriz olur mu, sanmıyorum ama ola ki alırsa gecenin en çok sevineceğim ödüllerinden biri olur.

Yabancı dilde en iyi film:
Kim alır: Loveless
Kim almalı: On Body and Soul

Gecenin en çetin ceviz yarışı ve şüphesiz adayları diğer ana kategorilerden daha nitelikli kategorisi. Rusların Nuri Bilge Ceylan'ı ilk Oscar'ını alır mı göreceğiz fakat iki yıl önce eğer Son of Saul ile Oscar Macarlara gitmemiş olsaydı kesinlikle On Body and Soul'un adayların arasından sıyrılacağını söylerdim.

Belli başlı kategorilerde tahminlerim böyle. Geceden en büyük ama gerçekleşme ihtimali düşük olan isteklerim ise, yönetmenlik dalında Nolan'ın Oscar'ı alması, On Body and Soul'un Macarlara ikinci Oscar'ı getirmesi. Loving Vincent'in animasyon ödülünü kazanması.

Ayrıca umarım politik doğruculuk ayağına Get Out'un ödüllere boğulmayacağı bir gece olur.

Herkese iyi seyirler.



Bumerang - Yazarkafe