13 Aralık 2015 Pazar

BİR YAZAR BİR KİTAP: HAKAN GÜNDAY- AZ

''Sonra da evden çıkıp duvardaki delikten geçti ve karanlığın içinde Oğuz Atay'ın mezarına doğru koştu. Mezar taşının yanına çöküp 'Buradayım' diye fısıldamaya başladı.
'Bak, buradayım işte. Buradayım. Senin yanında. Zaten hep yanındaydım. Her zaman. Bak şimdi de buradayım...'

Derda ağlıyordu. Neden bilmiyor, ama ağlıyordu. Belki yıllardır yalnız olduğu için. Belki kendisi de insanlara bakıp 'ben buradayım, siz neredesiniz' dediği için. 
Belki de sadece yalnızken ağlayabildiği için. Belki bir de Oğuz Atay'ın yanında gözyaşı dökebildiği için.
Ağlıyordu Derda. Bir yandan da Oğuz Atay'ın üzerindeki menekşeleri okşuyordu. Neden ağladığını bilmediği için de, daha çok ağlıyordu. Hıçkırıklarının arasından da fısıltıları geçiyordu.

'Buradayım, buradayım, buradayım...'

Korkuyu Beklerken'deki öyküleri anlatması istense, beceremezdi. Ne adlarını sayabilir ne de konularını sıralayabilirdi. 
Çünkü ne o kadar kelime vardı zihninde, ne de o kelimeleri taşıyacak düşünceleri. Ama dediği gibi, ölene kadar oradaydı.

Hatta öldükten sonra bile... Orada... Daima... Gökyüzü ya da başka boyutların görünmez bir katmanında, yan yana, iç içe iyilik ve adı konmamış bir huzurla harçlanmış biçimde.... 
Bilmekten öte hissetmekle gidilen bir yerde. Enstrümanların adı bilinmese de, hayatta ilk kez duyulan klasik müzikten sulanan gözlerin yağmur damlası olup ışığı yedi renge böldüğü bir yerde....
Cehalet ve bilgeliğin hiçbir anlam ifade etmediği bir yerde... Oğuz Atay nerede duruyorsa, orada...

Tutunamayıp nereye düştüyse orada.... Belki de düşmeyip yerçekiminden muaf olduğunu fark ettiği anda... Tutunarak değil, uçuşarak gittiği yerde...''

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder

Bumerang - Yazarkafe