25 Şubat 2015 Çarşamba

2014'ÜN EN İYİ FİLMLERİ

Tempolu, heyecanlı bir ödül maratonunun ardından, 2014'ün ödül sezonunun geçtiğimiz pazar itibariyle sona erdi.
Haliyle sıra geldi yılın en iyileri için bir liste derleyip toparlamaya.

Her meraklı sinemasever gibi ben de yıl boyunca en sevdiğim, beğendiğim filmleri bir liste altında topladım.
Ancak listenin öncesinde belirtmem gerekir ki yılın merak edip de henüz izleyemediğim Foxcatcher, Clouds of Sils Maria, Inherent Vice gibi filmleri listede yok.

Listemde en iyi yerli film Kış Uykusu olurken, totalde ise listenin zirvesinde ödül sezonunu 4 Oscar ile zirvede kapatan Birdman yer aldı.

1) Birdman (Or The Unexpected Virtue of Ignorence)

2) Whiplash

3) Interstellar

4) Kış Uykusu

5) Gone Girl

6) Coherence

7) I Origins

8) Locke

9) The Rover

10) The Selfish Giant

11) Deux Jours, Une Nuit
12) Big Bad Wolves
13) Predestination
14) What We Do In The Shadows
15) Fury
16) Frank
17) A Most Wanted Man
18) Enemy
19) The Grand Budapest Hotel
20) Edge of Tomorrow
21) Still Alice
22) Mommy
23) Big Eyes
24) Nightcrawler
25) The Guest
26) The Theory of Everything
27) The Hobbit: The Battle of The Five Armies
28) The Double
29) The Lego: Movie
30) The Imitation Game
31) Deniz Seviyesi
32) The Sacrament
33) Calvary
34) Casse-tête chinois
35) Borgman

24 Şubat 2015 Salı

AND THE OSCAR GOES TO... BIRDMAN!

Ve 87. Akademi Ödülleri dün gece (Pazarı pazartesiye bağlayan) sahiplerini buldu.
Tabii siz muhtemelen çoktan her şeyi, her detayı öğrendiniz bile. O yüzden ben de burada laf salatası yapmayı düşünmüyorum. Kısaca subjektif yorumlarla töreni değerlendirip kenara çekilmek isterim.

Geceye dair beni sevindiren şüphesiz üç film vardı: Birdman, Whiplash ve The Grand Budapest Hotel
Birdman ve The Grand Budapest Hotel malum, aldıkları 4'er Oscar ile gecenin galipleri oldular.

Kişisel görüşüm; The Grand Budapest Hotel zaten genel olarak hak ettiği dallarda ödülleri topladı. Ana adaylıklarda zaten iddiası olmadığı için o dallarda yarış içinde olmaması şaşırtmadı. Wes Anderson ve ekibi bence mutlu bir şekilde törenden ayrılmışlardır.

Gecenin asıl güzel sürprizlerine gelirsek: Birdman ve Whiplash

Birdman'ı seven veya sevmeyen kimse bence gecenin Birdman açısından böyle ihtişamlı sonuçlanacağını tahmin etmiyordu. Akademi bu noktada biz Birdman severlere güzel bir sürpriz yaparak hem yönetmen hem de film kategorisini Birdman'a teslim etti.

Açıkcası her iki önemli dalda da ödülü alabileceğine dair umudum hiç yoktu. Akademinin bu kritik iki daldan en az birini veya her ikisini Boyhood'a vereceğini düşünüyordum ki neyse ki Akademi bu yıl isabetli kararlar verdi. Birdman zaten ince işçiliğiyle, tekniğiyle bu yıla damgasını vurmayı hakediyordu.

Aylardır Oscar'a dek süregelen Boyhood rüzgarı böylece nihayet bir noktada duruverdi. Linklater ve ekibi geceden sadece ''En iyi yardımcı kadın oyuncu'' ödülüyle ayrıldılar.

Ve Whiplash...
Whiplash'dan muhteşem bir film olmasına rağmen tek ödül bekliyordum ki o da herkesin beklediği üzere Yardımcı Erkek Oyuncu ödülüydü ama Akademi Whiplash için de şaşırtarak Kurgu ve ses miksajı ödüllerini de Whiplash ekibine verdi. Böylece Whiplash geceden 3 ödülle ayrılarak damgasını vuran filmlerden biri oldu.

Yılın tatlı film kategorisinden The Grand Budapest Hotel'in zaten mevcut 9 adaylığıyla eli güçlüydü. Fakat ana dallardaki yok denecek kadar az şansı, The Grand Budapest Hotel'e daha çok hak ettiği kostüm tasarımı, makyaj ve saç, müzik ve prodüksiyon tasarımı dallarında ödül getirdi.

Bunların dışında geri kalan kategoriler genel olarak animasyon dalı dışında sürprize kapalı sonuçlar verdi. Özellikle oyuncu kategorilerinin hepsi beklenen isimlere gitti.


Son olarak gecenin içimde kalan ukdesi: Michael Keaton (Redmayne'in çok iyi performansına rağmen)
Gecenin damga vuranı: ''Who gave this son of a bitch his green card?'' sözü ile ödülü Birdman'a teslim eden Sean Penn.

Genel olarak baktığımda ben, hele ki geçen yıllardaki Argo ve 12 Years a Slave gibi seçimleri düşününce bu yılın fazlasıyla güzel geçtiğini söyleyebilirim.

Önümüzdeki yıl görüşmek üzere.

EN İYİ FİLM: Birdman

EN İYİ YÖNETMEN: Alejandro González Iñárritu (Birdman)

EN İYİ ERKEK OYUNCU: Eddie Redmayne (The Theory of Everything)

EN İYİ KADIN OYUNCU: Julianne Moore (Still Alice)

EN İYİ YARDIMCI ERKEK OYUNCU: J.K. Simmons (Whiplash)

EN İYİ YARDIMCI KADIN OYUNCU: Patricia Arquette (Boyhood)

EN İYİ ÖZGÜN SENARYO: Birdman (Alejandro González Iñárritu, Nicolás Giacobone, Alexander Dinelaris ve Armando Bo)

EN İYİ UYARLAMA SENARYO: The Imitation Game (Graham Moore)

EN İYİ KURGU: Whiplash

EN İYİ GÖRÜNTÜ YÖNETİMİ: Birdman

EN İYİ PRODÜKSİYON TASARIMI: The Grand Budapest Hotel

EN İYİ KOSTÜM TASARIMI: The Grand Budapest Hotel

EN İYİ ÖZGÜN MÜZİK: The Grand Budapest Hotel

EN İYİ ÖZGÜN ŞARKI: Glory (Selma)

EN İYİ GÖRSEL EFEKT: Interstellar

EN İYİ SAÇ VE MAKYAJ TASARIMI: The Grand Budapest Hotel

EN İYİ SES MİKSAJI: Whiplash

EN İYİ SES KURGUSU: American Sniper

YABANCI DİLDE EN İYİ FİLM: Ida (Polonya)

EN İYİ ANİMASYON: Big Hero 6

EN İYİ BELGESEL: Citizenfour

EN İYİ KISA FİLM: The Phone Call

EN İYİ KISA ANİMASYON: Feast

EN İYİ KISA BELGESEL: Crisis Hotline: Veterans Press 1


22 Şubat 2015 Pazar

87. AKADEMİ ÖDÜLLERİ: KİM ALIR?/BENCE KİM ALMALI?

Sinemaseverler için yılın merakla beklenen büyük gecesine artık saatler kaldı.
Heyecanla beklenen gecenin Türkiye yayın hakları geçen yılda olduğu gibi bu yıl da Digiturk'un Moviemax Oscars kanalında.

Kanalın Oscar programı saat 19'daki Oscar Özel programıyla başlarken, saat 22 itibariyle stüdyoda Yekta Kopan ve Meltem Cumbul'un sunumuyla Oscar sohbeti başlayacak.

Büyük tören saat 03'de başlarken stüdyoda Kopan ve Cumbul'un yanında Mehmet Açar da ödülleri an be an yorumlayacak.

Ve tahminler...
Tabii Oscar denince tahminler de sinemaseverler için zevkli bir gelenek.
Hazır tahmin listeleri havada uçuşurken ben de akıma uyup önemli dallarda kendimce bir liste yapayım dedim.

Sağlıklı bir liste olması açısından ben de çoğunluk gibi ödülü alması muhtemel olanlar ve gönlümden geçenler şeklinde ikiye böldüm.

Başlamadan rengimi belli edeyim. Gece boyunca benim gözüm kulağım Birdman'da olacak.

En iyi film:
Kim alır: Boyhood
Kim almalı: Birdman

Gecenin en önemli kategorisinde yarışın bu iki film arasında geçeceği çok açık. Şansları da bir o kadar eşit. Eğer Birdman Pga ve Dga'dan ödülle ayrılmamış olsaydı, o zaman Boyhood için kesin gözüyle bakabilirdik. Fakat bu tablo sonrasında durum biraz belirsiz. Akademi; ödülleri kardeş payı yapıp film ödülünü Birdman'a verip Boyhood'u yönetmen kategorisinde ödüllendirebilir.

Umarım benim için yılın en iyisi olan Birdman ana adaylıklardan eli boş dönmez. 12 yıl muhabbetinin rüzgarını arkasına alan Boyhood'un domine ettiği bir ödül töreniyle karşılaşmak istemem.

                
En iyi yönetmen
Kim alır: Richard Linklater (Boyhood)
Kim almalı: Alejandro Gonzalez İnarritu (Birdman)

Film kategorisindeki durum burada da geçerli. 12 yıllık emek rüzgarını arkasına alan Boyhood'un yüzü film kategorisinde gülmese bile burada kesin gülecek gibi. Inarritu'nun ince işçiliği ise akademi tarafından Linklater'ı ödüllendirmek için muhtemelen göz ardı edilecek.


En iyi erkek oyuncu
Kim alır: Michael Keaton (Birdman)
Kim almalı: Michael Keaton (Birdman)

Gecenin sonucu merakla beklenen bir başka kategorisi de erkek oyuncu dalı. Bir tarafta güçlü Hawking kompozisyonuyla Eddie Redmayne, diğer tarafta Birdman'da rolüyle bütünleşen Keaton.

Beni çok düşündüren bir kategori olsa da ve ikisi de çok güçlü performanslar olsa da benim oyum Michael Keaton'dan yana. Dediğim gibi karar vermesi oldukça güç, çünkü ikisi de çok iddialı adaylar.

Fakat son kanaatte gönlüm Michael Keaton'dan yana olacak. Ayrıca bir başka senaryo olarak da Film-Yönetmen kombinini Boyhood yaparsa, akademi Birdman'ı erkek oyuncu kategorisiyle de ödüllendirebilir.

Üstelik uzun yıllar sonra, Birdman gibi kendiyle özdeşleşen bir rolde oynayan Keaton'un bu yaşında ödüllendirilmesi hoş ve anlamlı da olmaz mı?


En iyi kadın oyuncu
Kim alır: Julianne Moore (Still Alice)
Kim almalı: Julianne Moore (Still Alice)

Bu yıl Julianne Moore'u iki filmde, iki birbirinden farklı karakterde izledik (Maps To The Stars ve Still Alice)
Maps To The Stars ile Cannes'da ödül sezonunun açılışını yapan Moore, çok yüksek ihtimal bu kez de Still Alice ile bu gece gülecek. Oldukça banko bir dal.

Bu kategori ile mutlak bahsetmem gereken isim ise Marion Cotillard. Akademi'nin Cotillard'ı adaylar arasına alması güzel sürpriz oldu. Ödülü alamayacak da olsa Cotillard'ı adaylar arasında görmek çok güzel.

Sonuç olarak ödülün kime gideceği belli. Şimdiden Oscar goes to.. Julianne Moore diyelim.



En iyi yardımcı erkek oyuncu
Kim alır: J.K. Simmons (Whiplash)
Kim almalı: J.K. Simmons (Whiplash)

Üzerinde pek fazla konuşmaya gerek olmayan bir dal. Yılın en göz kamaştıran bağımsız yapımlarından Whiplash geceyi muhtemelen bu ödülle kapatacak.
Simmons'un performansı üstünde şüpheye yer bırakmayacak kadar ihtişamlı.
Moore ile birlikte Simmons'un da bu gece ödül konuşmasını dinleyeceğiz gibi. Gibi mi? Gibisi fazla bile.

En iyi yardımcı kadın oyuncu
Kim alır: Patricia Arquette (Boyhood)
Kim almalı: Emma Stone (Birdman)

Yardımcı kadın oyuncu adayları bu yıl fazla iddiasız kaldı geçen yıllara göre. Kendini hayranlıkla izleten bir performans izlemedik.
Arquette muhtemelen iyi bir şansla denk geldiği yılda ilk Oscar'ını alacak. Peki performansı çok mu iyiydi? Değil. Hele ki Oscar'ı kucaklayacak kadar mı? Hiç değil.

Yabancı dilde en iyi film
Kim alır: Ida (Polonya)
Kim almalı: Leviathan (Rusya)

Gönlümüzün ödülü çoktan Kış Uykusu'na gitse de, şu adaylar arasında izlediğim en iyi film Zvyagintsev'in Leviathan'ı. Akademi de Altın Küre gibi güzel bir ters köşe yapıp Leviathan'ı sevindirir mi bilinmez fakat yıl boyunca topladığı ödüllere bakarsak kağıt üstünde Ida gecenin favorisi olarak duruyor. Ancak dediğim gibi Leviathan'ın Altın Küre'de galip gelmesi kafalarda bir soru işareti uyandırdı.

Son olarak geceye dair bir dipnot: The Grand Budapest Hotel'in adaylıklarından en azından 1-2'sini ödüle çevirmesi dileğiyle.

19 Şubat 2015 Perşembe

İKİ DİLİN UCUNDA BU ÜLKE

''Daha yapacak çok şey vardı. Ölmek istemiyorum, nolur bu bir rüya olsun''

Bu sözleri de ekleyelim, kazıyalım bir köşeye ki unutmayalım. Ülkenin utanç duvarına bir tuğla daha ekleyelim. Ekleyelim ki o duvardaki her tuğla bize bu ülkede insan olmanın ne kadar ucuz ne kadar bedava olduğunu yüzümüze vursun sürekli.

Bir gazetecinin bu son sözleri dileyelim ki hep hatırlansın.

"Silahı getirir, hepinizi öldürürüm. Raporum var, elimi kolumu sallayarak çıkarım."

Bu sözler de yazılsın bir köşeye. Türkiye gerçeğinin öteki yüzünü gösteren vahim sözler. Maktülün sözleri gibi naif sözler değil bunlar. Vahşi ve mikrop saçıyor etrafına. Kara cahil bir özgüvenin göstergesi bu sözler. Kirli bir adaletin özeti.

İki söz, iki fark, iki ülke. Biri  ütopya, diğeri distopya.




18 Şubat 2015 Çarşamba

BİR TAVSİYE BİR FİLM: THE SELFISH GIANT

Büyük bir film The Selfish Giant. Büyüklüğü karakterlerinde, kurduğu puslu atmosferde saklı.
Küçük çocukların; kabına sığamamış, hadlerinden fazla büyük ve hüzünlü hikayeleri.

Arbor ve Swifty...

İngiltere'nin yoksul ve umuttan yoksun kenar mahallerinde büyüyen, hep yanlış zamanda yanlış işler peşinde koşan iki arkadaş.

Yanlış işler peşinde koştukları için suçlayamıyor seyirci onları. Çünkü içinde bulundukları bataklık onların tüm hayallerini, ruhlarını emmiş. En önemlisi de çocukluklarını emmiş. Bu yüzden boylarından fazla büyük işlere kalkışmalarına kızamıyor seyirci. Onları hapseden ortamlara, diğer insanlara, kanunsuz yürüyen işlere kızıyor.

Film boyunca daha birçok şeye kızıyor seyirci ama en çok da üzülüyor. Çok üzüyor bu film.

Iskalanmaması gereken bir film The Selfish Giant. Mutlaka bir vakit ayırın.

17 Şubat 2015 Salı

BANA BİR MASAL ANLAT BABA... DÜŞLERDEKİ GİBİ BİR ÜLKE OLSUN

Masallar çok uzak bizden.
Masallar hep yarım kaldı bu ülkede. Babaların evlatlarına okuyacakları daha çok masal vardı halbuki.

Masallar gittikçe tükendi her genç ölümle birlikte. Babalar belki çocuklarını bırakıp gitmedi ama çocukları koparıldı onlardan. Binbir türlü akılalmaz sebeple üstelik. Dövülerek, işkence edilerek, taciz edilerek...

Belki artık masallar anlatılamıyor ama söylenecek sözler tükenmemeli en azından bu ülkede. Kanayan her yara, toprağa vaktinden çok önce giren gencecik bedenler unutulmamalı ki en azından düşlerdeki ülkenin olduğu masalların ihtimali dursun bir köşede.



Bu ülkede ne zaman genç bir insan öldürülse hep bunu dinledim ben.
Yarım kalan her masalın ardından...

2 Şubat 2015 Pazartesi

BİR YAZAR BİR KİTAP: ''BABAMIN TANRI OLDUĞUNU SANDIM''

Paul Auster, orijinal dilinde 2003 yılında yayımlanan bu kitabında okuyucuyu Amerika'nın dört bir yanındaki dinleyicilerden gelen kimi kısa kimi çok kısa ve çarpıcı öykülerle veya daha doğru tabirle unutulmayan anılarla buluşturuyor.

Türkçeye gecikmeli olarak kazandırılan eser, Sinem Yazıcıoğlu çevirisiyle geçtiğimiz ay Can Yayınları'ndan çıktı.


“Ulusal Radyo’nun ayda birkaç kez canlı yayında hikâyelerimi okuma önerisini reddetmek üzereydim. Akşam yemeğinde karımın verdiği fikir olmasa bu kitaptaki parçaların çoğu yazılmamış olacaktı. ‘Hikâyeleri kendin yazmak zorunda değilsin,’ dedi Siri. ‘İnsanları oturtup kendi hikâyelerini yazdır. Onları sana gönderebilirler, sen de radyoda en iyilerini okursun. Yeterli sayıda dinleyici yazarsa bu sıra dışı bir şey haline gelir.’ Ulusal Hikâye Projesi işte böyle doğdu.”
Paul Auster

Paul Auster’ın derlediği bu kitaptaki 179 öykü, gerçek yaşamdaki olayları içtenlikle ve yalın bir dille aktarırken Amerikalıların düşüncelerine ve duygularına da ışık tutuyor. Her yaştan ve toplumun her kesiminden kadınlı erkekli Amerikalılar, çarpıcı mizah duygusunu ve yürek burkan acılı anıları kaynaştıran öyküler sunuyor.

Çoğu bir, birkaçı en çok üç sayfadan oluşan öyküler, aile, aşk, savaş, ölüm, düş gibi bütün insanları ilgilendiren, dünyanın dört yanında, herkesin irdelediği temel sorunları saklısız gizlisiz, kaçamak yapmadan, dürüstçe ele alıyor.

1 Şubat 2015 Pazar

BİR FİLM, BİR SAHNE...

Llewyn Davis...
Sığınabileceği tek çıkış kapısı olan gitarıyla şarkısını söylemektedir umarsızca.
Gaslight cafe'deki pür dikkat dinleyenlerin yüzlerindeki ifade adeta Llewyn Davis'in saygın, ünlü bir müzisyen olduğunu aksettirir bize. Lakin şarkı biter, alkışlar kopar fakat sonra perde kapanır.

Bir başka perde açılır. İllüzyonun olmadığı, karamsar ama bir o kadar dingin bir umudun hakim olduğu perde.
Evsiz, ablası tarafından bile takdir görmeyen, çevresi tarafından yok sayılan bir Llewyn vardır bu kez sahnede.

Şarkı söylemek en önemli şeydir Llewyn için. Bu yüzden tüm umutsuzluğa, parasızlığa, şanssızlığa rağmen aldırış etmeden söyler Llewyn. Bunun için soğuk Amerika kışında gitarıyla kilometrelerce yürümeyi de göze alır, yok sayılmayı da, hor görülmeyi de.

Bu yüzdendir ki filmin adı ne güzel uyarlanmıştır Türkçeye: ''Sen Şarkılarını Söyle''

Asın beni, ah asın beni
Ölüp de gideyim

Asın beni, ah asın beni
Ölüp de gideyim

Asılmak neyse de
Bir mezarda onca zaman

yatmak yok mu, ah zavallı çocuk

Tüm dünyayı gezdim dolandım ben

Cape Girardeau'yu gezdim dolandım
Arkansas'ın bir sürü yerini de

Cape Girardeau'yu gezdim dolandım

Arkansas'ın bir sürü yerini de

Öyle bir acıktım ki
 Bir saman yığının arkasına

saklanabilirdim, ah zavallı çocuk

Tüm dünyayı gezdim dolandım ben

Bir dağa tırmandım
Orada direnerek savaştım

Bir dağa tırmandım

Orada direnerek savaştım

Tüfek omzumda
Elimde de bir kama

 Ah zavallı çocuk

Tüm dünyayı gezdim dolandım ben

Sar ipi boynuma
Beni çok yükseğe as hadi

Sar ipi boynuma

Beni çok yükseğe as hadi

Söyleyecekleri son sözler
Çok uzun sürmeyecektir

Öleceksin ya ondan zavallı çocuk


Tüm dünyayı gezdim dolandım ben

Hadi asın beni

Asın beni
Ölüp de gideyim

Asın beni, ah asın beni
Ölüp de gideyim

Asılmak neyse de
Bir mezarda onca zaman

yatmak yok mu, ah zavallı çocuk


Tüm dünyayı gezdim dolandım ben







Bumerang - Yazarkafe