9 Haziran 2014 Pazartesi

ÇAYDAN BİR YUDUM ALMAK, HER ŞEY NORMALMİŞ GİBİ...

Bir cenaze evi gibi matem havası hakimdi odaya. İki arkadaş, önlerinde iki çay bardağı. Oda hafif karanlık, akşam çökmek üzere. Perdeler gün ışığına inat sıkı sıkı kapalı.

Günlerdir haber alamayan arkadaşı belli ki kızgın. Söyleniyor, sorular soruyor sürekli.

''Niye bu kadar sessizsin? Sanki hiçbir kendinde değil gibisin. Sürekli dalgınsın, unutkansın. Günlerdir aradım, cevap da vermedin. Komşularına sordum, bu aralar seni hiç gören de olmamış. Başına bir iş geldi sandım. Niye böylesin?'' diye sordu arkadaşı.

''Bazı insanlar vardır'' diye söze başladı.
''Dünyaya sadece birer emanet gibi gelirler. Sanki sadece hayatı çok kısa bir süreliğine yaşamak için gelmişlerdir dünyaya. Bunu hep bilirler, hissederler sanki. Hiçbir şeye ayak uyduramazlar. İnsanlarla ilişkileri her zaman kötü olur, bazen neden doğduklarını düşünecek kadar kötü hissederler, doğduklarına pişman olurlar. Çevresi sürekli sorumluluklarını hatırlatır, oysa onlar en çok yalnız kalmayı severler. Konuşmak, yaşamak istedikleri çok şey olup da hiç konuşamamışlar, hiç yaşayamamışlardır. Hep bir yanları eksik kalır. Sürekli bir huzursuzluk etraflarında dolanır.
Neyse, bakma sen böyle yapay kelimelerle, kelime oyunlarıyla konuştuğuma. Özetle, anlasana işte, ben zaten bu dünyada fazla durmayacağım. Gidiş öyle görünüyor. Sen söyle, napayım ben?''

İrkildi arkadaşı. Endişeyle baktı yüzüne. ''Sus, nolur böyle konuşma'' diyebildi sadece.

Önlerindeki çay bardağına baktılar, hiç konuşmadılar o an. Çay bardağının buharına sığınmak, kelimelerin ağırlığıyla yüzleşmekten daha kolay geldi belki de. Konuşacak çok şey varken her şey normalmiş gibi çaylarından birer yudum aldılar sessizce.

Çay, o an sessizliğin tercümanı oldu onlara.

1 yorum:

  1. " Konuşacak çok şey varken her şey normalmiş gibi çaylarından birer yudum aldılar sessizce."
    yapılası hareket bence bu.

    YanıtlaSil

Bumerang - Yazarkafe