11 Kasım 2013 Pazartesi

FOTOĞRAFI ÇEKEN DE ÇEKİLEN DE...

Fotoğraflar, göçüp giden insanların yaşadıklarına dair, anılarla yüklü olduklarına dair, bu dünyaya bıraktıkları en büyük kanıt ve mirastır.
İnsanlar ölür ancak fotoğrafları yırtmadığınız, yakmadığınız sürece yıllarca fotoğraflardaki o yaşanmışlık, o bakışlar ölmez, silinmez. Bu yüzden değerlidir fotoğraflar.

12 Aralık 1980 gecesi...
16 yaşındaki Erdal Eren; daha sonra Türkiye'nin acı bir şekilde hatırlayacağı üzere, göz göre göre idama doğru gitmektedir. Bu dünyadaki son gecesi. Neler hissediyor bilemiyoruz, bakışlarından çıkarımlar yapmaya çalışıyoruz. O an neler düşündü? Belki son yapmak istediği şey neydi?

Tek emin olduğumuz o 16 yaşındaydı ve daha genç bile denemeyecek çocuk yaştaydı.
O fotoğraf çekildi, son pozunu verdi ve ertesi gün sadece o değil, vicdan öldü, demokrasi öldü.

Ve o fotoğrafı geçen gün aramızdan ayrılan usta gazeteci Savaş Ay çekti.
Fotoğrafa bakarak düşünmek garip bir şey. O deklanşöre basan da yok artık.
Fotoğrafı çeken de dünyadan ayrılınca fotoğraf misyonunu tamamlamaz yine de. Devam eder yaşamaya.

Sanki Erdal Eren'in cesur yüreği oluverir, Savaş Ay'ın fotoğrafı çeken elleri oluverir. Korur canlılığını ölenlere inat.

Şimdi ikisi de yok artık, fotoğrafı çeken de çekilen de...
Mekanları cennet olsun.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder

Bumerang - Yazarkafe