31 Temmuz 2013 Çarşamba

NEILL BLOMKAMP'DAN YENİ BİLİM-KURGU: ELYSIUM

Düşük bütçeli ''District 9'' ile bilim-kurgu sinemasında adından sıkça söz ettiren yönetmen Neill Blomkamp, yeni filmiyle beyazperdeye dönüyor: Elysium

Blomkamp, bu sefer 2154 yılına, füturistik bir filme götürüyor bizi. Konusuyla, fragmanıyla merak ettiren film Bilim-kurgu severler için bu yazın en iyi alternatiflerinden.

Matt Damon ve Jodie Foster'ın yer aldığı iddialı oyuncu kadrosuyla ''Elysium'' 9 Ağustosta vizyona girecek.


30 Temmuz 2013 Salı

''THE WALL'' KONSERİNDEN ÇOK UZAKTA...

Çok uzaktan, Roger Waters'a gönderilen bir selam, onun hiç duymayacağı...

4 Ağustos akşamı, İstanbul ile konuşacak Waters. Ben o an kilometrelerce uzakta elim The Wall albümünde, play tuşunda bekliyor olacağım. Belki o an, kafamda İstanbul'daki atmosferi canlandırarak dinleyeceğim albümü. Büyük bir iç çekişle.

Büyük alkış sesleriyle başlar konsere. O an odamda saatin rutin sesi yankılanır, ben de başlarım Pink Floyd yolculuğuna.

Birkaç saat sonra biter konser, belki ben uykuya daldığım sıralarda da Waters, İstanbul'dan ayrılır.

En azından birkaç saat aynı ülkede nefes almaktır gecenin tesellisi.

O, Comfortambly Numb çalarken İstanbul semalarında, aynı anda kilometlerce uzakta bir yerde kayıttan dinlenir o gece.

''The Wall'' konserinden çok uzakta...


26 Temmuz 2013 Cuma

THE NEWSROOM

Geçen yıl, yayın hayatına başlayan bol diyaloglu Aaron Sorkin dizisi The Newsroom; bu ay ikinci sezonuna başladı.

Gündemde yankı uyandıran olayları tarihsel sıralama ile şahane bir kurgu ve oyunculuklarla izleten diziyi; ilk sezonun sonunda ağustos 2011'de bırakmıştık, kaldığımız yerden devam ediyoruz.

Bu sezon farklı sayılabilecek bir konsept ile karşımızda The Newsroom. Yine yankı uyandıran haberleri işlemeye devam ederken bir yandan da diziye heyecan kattığını düşündüğüm, tempo katan bir ana olay çevresinde (Genoa operasyonu gibi) karakterlerimizin başlarına gelenler anlatılıyor.

Dizi için oldukça iyi buldum bu değişikliği şahsen. The Newsroom; bu sezon daha hareketli, heyecanlı ve her zamanki gibi bol diyaloglu geçecek görünüyor.

23 Temmuz 2013 Salı

SIX FEET UNDER

Hakkında ne söylense, ne yazılıp çizilse az belki de: Six Feet Under

Çok şey okur, izler, dinleriz. Ama hepsi akılda kalmaz. Kimi yapıtlar, eserler ağır basar, kendini hiç unutturmaz. Bol bol düşündürür, yeri gelir koltuğa çiviler, işlediği evrensellikle birçok insanın vazgeçilmezlerinden biri haline gelir.
Six Feet Under için de bunu rahatlıkla söyleyebilirim kendi adıma.

Bir dizi diye geçiştiremiyorum, bir eser diyorum. Birine de anlatmaya kalksam ''izlemeden olmaz'' deyip sıyrılıveriyorum işin içinden. Aslında gerçekten öyle. Olur ya bazen kolay kolay anlatamazsınız, kelimeleri seçerken çok dikkat davranmak zorunda hissettiğiniz diziler/kitaplar/filmler olur. Sanki cümlenin içine hissettiklerinizin tam karşılığını verebilecek kelimeyi koymazsanız tüm sihiri dağılıverecekmiş gibi.

Six Feet Under; tam da klişe bir tabirle ''Hayatın içinden'' bir dizi. Tüm karakterleriyle, aşırılıklarıyla, neşesiyle, hüznüyle ve en önemlisi tüm bunları anlatırken olanca sade ve etkili anlatımıyla çok çarpıcı bir dizi.


Ve tabii ki dizinin ekseninde ''ölüm'' kavramının olması, dizinin bu kadar çarpıcı ve içten olmasında büyük etken. Her bölümde işlenen bir cenaze ekseninde Fisher ailesinin hayatı 5 sezon boyunca etkileyici bir sunumla aktarılıyor.

Peter Kraus, Michael C. Hall, Frances Conroy, Lauren Ambrose, Rachel Griffiths, Freddy Rodriguez'den oluşan oyuncu kadrosuyla Six Feet Under, eğer hala izlemediyseniz kesinlikle şans verilmeyi hak eden bir yapım.

İyi seyirler.

Dipnot: Şu ana kadar Imdb üzerinde 10/10 verdiğim tek yapımdır.

21 Temmuz 2013 Pazar

YAZ SEZONUNUN DİKKAT ÇEKEN FİLMLERİ


Bol patlamış mısırlı, efektli, aksiyonu bitmeyen, dev bütçeli yapımların egemenliğinde çoğunlukla yaz sezonu. Nam-ı diğer: Blockbuster filmler.

2013 yazında da önümüzdeki epey iddialı bir liste var. Geçtiğimiz yıla kıyasla daha çok alternatifin olduğu bir yıl oldu diyebiliriz.

Şu ana kadar izlediklerim arasında ummadığım hayal kırıklıkları da oldu, beğendiğim filmler de.

Mayıs ayında Baz Luhrmann'ın uyarlamasıyla yeniden karşımıza çıkan ''The Great Gatsby'' özellikle oyunculuklarıyla ve dönemi yansıtışıyla renkli bir film olarak aklımda kaldı. Her ne kadar yer yer kopuklukların olması ortalama bir film olarak değerlendirilmeye neden olsa da oyuncu kadrosuyla bunun üstünü güzelce örtmesini bilmişti.

Ardından gelen The Hangover serisinin final filmi Part: III, yine güldürse de vaat ettiği gibi epik bir final sunmuyor. Epik olmaktan ziyade hakkını yiyemeyeceğim kadar yer yer eğlenceli, Zach Galifianakis ve Ken Jeong faktörlerinin pozitif etkisiyle güzel bir 100 dakika sunuyor.

Ne yalan söyleyeyim Star Trek serisine hakim biri değilim, 7 haziranda vizyona giren Star Trek: Into Darkness'a da sadece yeni jenerasyonun ilk filmini (2009) izleyerek gittim, gayet iyi buldum.
Sunduğu görsellikle de kesinlikle iyi vakit geçirtiyor. Daha önceki serileri izlemeyenlerin ise endişe etmesine gerek yok. Benim gibi sadece 2009 yapımı Star Trek'i izledikten sonra da bu filmi rahatlıkla izleyebilirler.

Yaz sezonunun hayal kırıklığı, altın ahududusu: Man of Steel

Man of Steel hakkında çok konuşasım, çok dert yanasım var. Kolay değil, 7 yıl olmuştu en son Superman izleyeli. Kaldı ki onda da hayal kırıklığına uğramıştım. O yüzden bu film büyük önem taşıyordu.
Ancak epik fragmanlardan sonra gittim gördüm ki, Zack Snyder mahsulü Man of Steel'in de bir farklılığı yoktu ne yazık ki.

Fragmanı, kendisinden daha epik olabilen bir film vardı karşımda. Sırtını sadece vıcık vıcık görselliğe dayamış, 140 dakikalık bir baş ağrısı, yürekte de bir sızı oldu maalesef.

Cast konusunda ise hiçbir sıkıntısı yoktu. Henry Cavill çok iyi bir Superman, Russell Crowe da çok iyi bir Jor-El olmuştu.  Ancak ne yazık ki bu kadar. Filme dair olumlu başka şey bulamadım.
Serinin geleceği adına ümitsizliğe kapıldığım bir başlangıç filmi oldu Man of Steel.

Belki abarttığımı düşünebilirsiniz ancak 2006 yapımı Superman Returns bile daha fazla Superman havası taşıyordu.

 Bu yazın bir başka konuşulan filmi. Brad Pitt'i zombili film furyasında gördüğümüz ''World War Z''
Yapım aşamasında gelen haberler pek iyi şeyler söylemiyordu aslında. Beğenilmeyen, değiştirilen senaryo vs.

Ancak ortaya çıkan film hakkında kötü konuşamam. World War Z, türevi zombili filmlerden daha farklı şeyler anlatmıyor belki ama güzel bir bakış açısıyla anlatıyor, güzel vakit geçirtiyor.
Yer yer klişelere bulaşsa da çok göze batmıyor, özellikle müzikleriyle ve bazı başarılı gerilim sahneleriyle akılda kalıyor.

Şimdi, temmuzun yarısını geçtik. Önümüzde vizyona girmeyi bekleyen iddialı yapımlar var.
Bu hafta, yaz sezonunun efekt konusunda iddialı filmlerinden ''Pacific Rim'' vizyona girdi.

Önümüzdeki cuma, Marvel evreninden ''Wolverine 3D'' izleyiciyle buluşmaya hazırlanıyor.
''District 9'' ile başarılı bir bilim-kurgu örneğine imza atan  Neill Blomkamp'ın  yeni filmi ''Elysium'' 9 ağustosta vizyona girecek. Kesinlikle bu yazın dikkat çeken filmleri arasında.

Bir efsane ise yeniden sinema salonlarına geliyor, bu sefer 3D olarak: Jurassic Park 3D'i
Steven Spielberg'in yönetmenliğinde 9 ağustosta izleyebileceğiz.

14 Temmuz 2013 Pazar

BREAKING BAD 11 AĞUSTOSTA DÖNÜYOR

Ve son 8 bölüm için geri sayıma başladık.

Geçen yaz, 5. sezonun ilk 8 bölümünün ardından klasik uzun aralarından birini veren Breaking Bad; ağustosta    
son 8 bölüm için geri dönüyor. Tabii, koca 5 sezonun ardından final için beklenti büyük. Ama niyeyse şüphem de yok, Breaking Bad'in kalitesine yakışır güzel bir final yapıp zihnimizde kalıcı bir yer edineceğini düşünüyorum.

Burada bir dipnot: Yine de ne kadar büyük final yaparsa yapsın, Six Feet Under finalinin etkisine de erişemeyeceğini düşünüyorum. Böyle de bir ön yargım var.

Önce her yaz olduğu gibi Temmuz ayında geleceğini düşünüp beklerken, bu yaz bir aylık bir erteleme ile 11 ağustosta geri döneceği duyuruldu. O kadar uzun bekleyişin ardından bir de bu haber üstüne tüy dikti.

Yine de olsun, şikayet yok. Yeter ki geri dönsün diye bekliyoruz.

Bu arada Dean Norris'in (Hank Schrader)  açıklamasına göre, dizi ucu açık olmayan, tüm soruların cevaplanacağı nihai bir sonla bitecek. Bu da iyi haber oldu diye düşünüyorum.

Breaking Bad, son 8 bölüm ile ağustosta. En büyük merak konusu tabii ki kaliteli bir ilerleyişin ardından finaliyle kalitesini koruyup beklentileri karşılayabilecek mi? İzleyip göreceğiz.
Bumerang - Yazarkafe