25 Haziran 2013 Salı

KAZIM KOYUNCU

Olur ya bazı insanlar vardır, hiç tanışamamış olsan da hissedersin iyi bir yüreği olduğunu.
Kazım Koyuncu da böyle bir insandı dinleyenleri için.

8 yıl geçti aradan. Söyleyeceği çok sözü varken susalı, aramızdan geçip gideli 8 yıl olmuş.
Hani o şarkılarıyla geçip gitti ya aramızdan, bir zamanlar aramızdan geçtiğini, bize kendini tanıttığını bilmek bile çok güzel bir duygu.

Mekanın cennet olsun Kazım Koyuncu. Söz verdim hala daha gelemedim ya Hopa'ya ona üzülüyorum Kazım abi.
Ama söz geleceğim bir gün.

15 Haziran 2013 Cumartesi

BAŞKA BİR BAHARA KALAN SUPERMAN UMUTLARI: MAN OF STEEL

Uzun zamandır beklenen bir filmdi ''Man of Steel''
7 yıl aradan sonra bir Superman filmi izleyecek olmanın heyecanı, iddialı bir fragman ile de birleşince umudum artmış, sabırsızca beklemeye başlamıştım. Nihayet dün vizyona girdi Man of Steel ama...

Ama beklediğim gibi de olmadı maalesef. Geçen ay yazdığım bir yazıda 7 yıl ertelenmiş olan iyi bir Superman filmi izleme umudundan bahsetmiştim. Ancak gördüm ki o umut, başka bir bahara kaldı yine.

Peki neydi beklentiyi karşılamayan?
Superman namına bir şeyler görmek istedik, iyi temellendirilmiş bir hikaye istedik. Sonuçta ilk filmin özenilir olması gerekirdi. Tamam, aksiyon elbette olsun ama bütün film de sırtını aksiyona dayamasın istedik.

Sonucunu alamadım maalesef bu isteklerin.

Film Kripton'da başlıyor, kendimizi hemen bir görselliğin ve aksiyonun içinde buluyoruz. Ama sorun şu ki film aynen böyle devam ediyor, pata küte bir şekilde. Bir süre sonra aksiyon sahneleri tek düze hale geliyor.

Yönetmen Snyder'ın tarzını biliyoruz. Ama maalesef 300 ve Watchmen'a oldukça yakışan o tarz, formül bu Superman filmine gitmiyor. Senaryo kısmı resmen ezilmiş görselliğin yanında. Hal böyle olunca artık bitse de gitsek dedirtti bir süre sonra.

Clark Kent'in çocukluğuna yapılan flashback'ler umut verdi aslında, o süreci daha iyi işleyebilirdi, tam belki toparlar derken kendimi tekrar tepe taklak bir aksiyonun içinde buldum.

Ancak filmin bir artısı varsa o da elbette Superman kostümüne oldukça yakışan Henry Cavill ve Russell Crowe'i seyretmiş olmak.

 ''Man of Steel'' fragmanıyla iyi paketlenmiş, süslü ancak sunumu tatmin etmeyen bir film. Epik bir görüntü sunamıyor. Serinin geleceği adına pek umut göremediğim film oldu.

Eğer ki yapımında Nolan ismi geçiyor diye büyük beklenti taşıyorsanız, beklentinizi düşürmenizde fayda var derim.

13 Haziran 2013 Perşembe

İLETİŞİM YAYINLARI'NDAN 5 YENİ KİTAP

Bugün, yeni çıkan kitaplar listesinde, İletişim Yayınları 5 yeni kitabıyla yerini aldı.
Merakla beklediklerim arasında yer alan Mahir Ünsal Eriş'den ''Olduğu Kadar Güzeldik'', Hatice Meryem'den ''Beyefendi'', Edi Rama'dan ''Kurban'', Oktay Özel'den ''Türkiye 1643- Goşa'nın gözleri''
Orhan Berent, Murat Koraltürk'den ''İskeleye Yanaşan... Denizler, Gemiler, Denizciler'' İletişim etiketiyle bugün raflardaki yerini aldı.

OLDUĞU KADAR GÜZELDİK

BEYEFENDİ- ERKEKLERE METHİYELER

İSKELEYE YANAŞAN... DENİZLER, GEMİLER, DENİZCİLER

TÜRKİYE 1643- GOŞA'NIN GÖZLERİ

KURBAN

8 Haziran 2013 Cumartesi

MAHİR ÜNSAL ERİŞ- OLDUĞU KADAR GÜZELDİK

Geçtiğimiz yıl çıkardığı çocukluk anılarından oluşan ilk öykü kitabı ''Bangır Bangır Ferdi Çalıyor Evde'' ile öykü dünyasında dikkatleri üzerine çeken genç yazar Mahir Ünsal Eriş, yeni öykü kitabı ''Olduğu Kadar Güzeldik'' ile anılarına, buram buram nostalji yaşatmaya kaldığı yerden devam ediyor.

''Olduğu Kadar Güzeldik'' İletişim Yayınları etiketiyle bu ay raflardaki yerini alacak.
Merakla beklenip alınası bir kitap. Kapak seçimi ise yine şahane olmuş.

Arka kapak yazısı:

''Meydandaki çay bahçelerinden birine oturmak geldi içimden sonra.
Çünkü Erdek bir kitap olsaydı, bu çay bahçeleri ilk cümlesi olurdu onun. Gelindi mi oturulmalıydı. Bir çay, birkaç sigarayla, kıyıda kayığında ağ onaran, çapari kösteği hazırlayan balıkçıları seyretmek, bir tost isteyip, bacaklarıma sırnaşan kedilere atmak, yakın masalarda konuşulanları dinlemek, birini bekliyormuş gibi ikide bir saate bakmak iyi gelebilirdi. Gelmeliydi en azından. Yine yaz akşamları. Yaralı tekneler, küflü sesler. Erdekte çay bahçeleri, bıkkın orkestra, tatsız garsonlar. Ezine, Susurluk, Bandırma, burası Ankara, orası Samsun! Yalandan bayılanlar, bilmezden gelinenler, kaybolan dayılar… Uykusunda ağlayan adamlar, pişmanlar, yorgunlar. Para için mırın kırın, laf dokunduran konuşmalar. Nerede bu Türkan Şoray?

Mahir Ünsal Eriş, sokaktan gelen gürültüyü, bangır bangır Yıldız Tilbe dinleyen evleri resmediyor. Bi gevezeleşip bi susanları, "iyi olalım be ne olur" diyenleri, helallik isteyenleri anlatıyor. Olduğu Kadar Güzeldik, gazoza doğru çocuklaşan hikâyelerle çağlıyor, zamana dokunuyor. Eriş, hüzünlü mağlupların iyimser yazarı olmaya devam ediyor.''
Bumerang - Yazarkafe